Türkiye’de sistem çok güçlü, bu krizi de kolaylıkla çözer’

Kendi iç çekişmesinin girdabında boğuşturulan bizler, içinde bulunduğumuz sıcak bölgenin hassas gündemini ıskalamaya devam ediyoruz. Bir pencere açıp olan bitene, dış dinamiklerin iç gelişmelere dair projeksiyonlarına bir önemli merkezden, İsrail’in Ankara Büyükelçisi Sayın Levy’in değerlendirmeleriyle bakacağız bugün ve de yarın...



Evet, yazımın başlığında yer alan sözler, İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy’e ait. Salı günü Büyükelçi Sayın Levy’in konuğu oldum, uzun bir özel sohbet yaptık.

Büyükelçi ‘AKP’nin kapatılma davası tartışmalarına’ dair değerlendirmesini istemem üzerine, şu kısa (anlamlı) yorumu yapmakla yetindi; “Şu anda Türkiye’de, siyasette belirsiz bir süreç yaşanıyor ancak Türkiye Cumhuriyeti’nde güçlü bir sistem, devlet işleyişi var ve bu güçlü sistemin tüm bu belirsizlikleri kolayca çözümleyecek şartları oluşturacağına inanıyoruz. Ve, siyasi gelişmeler, hangi partinin hükümette olduğu, Türkiye-İsrail ilişkilerini etkilemez, Türkiye ve İsrail dost iki ülke olarak askeri ve ekonomi alanında çok güçlü işbirliği içinde olan iki ülkedir.”

Bu önemli mesajdan sonra gelelim sohbetimizin diğer bölümlerine...

Büyükelçi Gabby Levy, Bergama doğumlu ve 4 yaşına kadar ailesiyle Bergama’da yaşamış hatta gerçek doğum gününü de yıllar sonra Bergama’daki nüfus kağıtlarından öğrenmiş. Bergama dönemine ait mutlu anılarını anlatır, aile fotoğraflarını gösterir iken oldukça duygulandığını gözledim, Sayın Levy aynı zamanda bir Türk tarihi uzmanı ve de Osmanlı’nın birleştirici, uzlaştırıcı felsefesinin hayranı.

Büyükelçi Levy ile sohbete Osmanlı ruhuyla giriş yapınca doğal olarak ilk sorum da ‘Büyük Ortadoğu Planı’nın içinde yer alan geniş açılımlı (Hilafetin tekrar canlandırılmasına kadar vardırılan) siyasi proje; Yeni Osmanlı paketi’ üzerine oldu, Sayın Levy’in diyor ki;

“Ben, Osmanlı ruhunu farklı kültürlere ve de dinlere sahip topluluklar arasında birleştirici bir felsefe olarak görüyorum. Bunun ötesinde sizin sorunuzda belirttiğiniz anlamda ‘bir siyasi proje’ içinde görmüyorum. Türkiye, sahip olduğu Osmanlı ruhu, felsefesi ile içinde bulunduğumuz sıcak bölgede sorunları giderici bir arabulucu ülke olarak fevkalade önemli görevler üstlenebilir, biz bu misyonu umuyoruz, diliyoruz. Şu anda İsrail ve Suriye arasında Türkiye’nin sürdüğü arabuluk çalışmaları da buna güzel örnektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin önderi M.Kemal Atatürk, ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ sözüyle Türkiye’nin dış politikasının temel tercihini belirlemiştir. Türkiye’nin sorunları giderici arabuluculuğuna Ortadoğu’nun çok ihtiyacı var.”

Ve.. Hemen diğer sorum ile cevabına geçelim; “Uluslararası kamuoyu ile beraber Türkiye’de de ‘İran’a saldırı hazırlıklarının perde arkasında ve de Ortadoğu’da giderek artırılan gerilimde asıl nedenin İsrail’in güvenliğini sağlama kaygısının olduğu’ yönünde rahatsızlıklar var. Washington ve İsrail’in bu politikalarına muhalif sesler artıyor...”

Büyükelçi Levy; “İran sadece İsrail için değil tüm dünya için tehlike üretiyor, tüm bölgenin güvenliği tehdit altında. İran, radikal İslamcı teröristleri, grupları destekliyor, unutmayın ki İran’ın elinde 3 bin kilometre menzilli füzeler de bulunuyor, 3 bin km menzilli füzelerin hedefi sizce dünyanın başka hangi ülkeleridir? İran’ın tek hedefi İsrail değil. Irak’ta da terörist gruplara verdiği destek ortada.

Ortadoğu’da, Irak’ta Şii-Sünni ayrışmasını tetikleyerek bölge barışına, huzura verdiği tahribat da ortada. Dolayısıyla İran’ın artık sadece İsrail’in güvenliği nedeniyle durdurulması gerektiğini söyleyenler kesinlikle yanılıyorlar. Sünni-Şii ayrımcılığını kışkırtıp, kullanan da İran’dır unutmayınız. Bu arada, Türkiye ve İsrail, İran’ın nükleer bir ülke olmaması konusunda anlaşmaya vardı sadece İran’ın bu yöndeki çalışmalarının durdurulmasının metodu konusunda farklı düşünüyoruz” diyor Büyükelçi Levy.

Şimdi izninizle ara vermek zorundayım. İsrail’in Ankara Büyükelçisi Sayın Levy’in, ‘ılımlı İslam’ tartışmaları, Kuzey Irak’taki gruplara lojistik destek iddiaları ve PKK ile mücadeleye bakış vb. önemli konulara dair diğer değerlendirmelerini de yarın paylaşacağız efendim...

'Güler Kömürcü tarafından yazılan bu makale, 19.06.2008 günü yayınlanan Akşam Gazetesindeki köşe yazısıdır.'