Şifre; Serhildan mı?
Şifre; Serhildan mı?
(Şubat 2007 tarihinde AKŞAM Gazetesinde yayınlanan köşe yazımdır.)
Çok tehlikeli bir süreçteyiz, dış tehdit odaklarının tetiklemesi ve de içerideki malum etkin ve de yetkin bazı siyasilerin aymazlığıyla toplum kendi içinde patlama noktasına getirildi, iç kargaşa, sokakta geniş cephede (Kürtçü-Türkçü-laik-anti laik arasında) kanlı çarpışma, ayaklanma senaryolarına hayat verilmesi sizce ne kadar uzakta duruyor?
Bu arada dikkatinizi çekti mi? Dün yine Barzani ve ekibi, Türkiye´yi, özellikle de Güneydoğumuz´da iç karışıklık çıkarma, hatta iç savaş ortamına sürüklemekle tehdit etti. Kuzey Irak´taki bölgesel Kürt yönetiminin Başbakanı ve Irak hükümetinin Başbakan Yardımcısı Berham Salih, dolaylı yoldan Türkiye´ye "Güneydoğu´yu karıştırırız" mesajı gönderdi. Diğer bir ifadeyle, arkasına bildik güçleri alan bu maşalar, terör örgütü diliyle, ´SERHİLDAN´ şifresini mi geçmeye başladı yoksa, ne dediniz, duyamadım ey milli-vatansever okur? Serhildan yani ´Kürtlerin yaşadığı her yerde ayaklanma, Kürt halkına acil militanlaşma´ emri mi gönderilmeye başlandı?
Tam bu noktada, şimdi şu ayrıntıyı bir daha dikkatle yorumlayınız; EMASYA (Muhtemel iç karışıklıklara karşı her ilde asker ile polisin ortak eylem planı) haberleri, birileri tarafından acaba kasıtlı olarak-kötü niyetle önceden medyaya sızdırılıp, EMASYA´nın tartıştırılıp-zayıflatılması, olası kaos durumunda, gelecek günlerde ihtiyaç duyulacak anda, EMASYA gerekliliğini tartışılır hale getirmeyi mi hedeflediler sizce?
Peki, ya Dink cinayetiyle ´Miloseviçleşme´ seviyesine getirilmek istenilen Türkçü-milliyetçi cephenin içindeki -bazı dar grupların kışkırtıcı söylemlerine- ne diyorsunuz? Biz vatanseverlerin-milliyetçilerin derin sağduyulu olması gereken günlerdeyiz... Evet, tüm bu soruların cevabını kim-kimler verecek?
Biraz önce de belirttiğim gibi toplumda bölünme tehditi olağan üstü geniş cepheyi etkisi altına almış durumda. Farklı-akla gelmeyen bir açılımı daha var bu tehditin, muhteşem bir analiz (belirli bölümlerini) sunacağım şimdi size, Prof.Emre Kongar´ın bu değerli makalesini kayda geçiniz lütfen;
Büyük Tehlike: Kültürel Bölünme ´Türkiye, herkesin gözü önünde çatır çatır ikiye bölünüyor: Bir yanda, evrensel, laik ve demokratik kültüre göre yetişen, ona göre yaşayan çağdaş bir kitle. Öte yanda Ortadoğu´nun Ortaçağ aşamasında duraklatılmış Arap kültürünün yansıttığı biçimdeki anlayışına göre yetiştirilen ve ona göre yaşayan bir kitle.... Şimdi Türkiye´de herkes ´´Ne olacak? Acaba toplum olarak ´geri dönüşü olmayan noktayı´ geçtik mi´´ diye soruyor....
1946´da tohumları atılan süreçlerle başlayan bu iki ´´farklı kaynaktan´´ üretim sonunda ortaya çıkan kitlelerin arasındaki iletişim ve etkileşim günümüzde sadece zayıflamakla da kalmadı, kitleler arasındaki fark, politikacılar tarafından ´´siyasal kırılma´´ ekseni yapılalı beri, neredeyse düşmanca titreşimler kazandı. Her iki kitle de ´´ötekini´´ kendi yaşam biçimine karşı bir tehdit olarak görüyor: Böylece Türkiye, tarihinin (hemen hemen etnik bölünmeyle aynı düzeyde olan) en tehlikeli tehdidini, bir ´´kültürel bölünme´´ tehlikesini yaşıyor.
Türkiye´de tahrip edilen "ortak yaşam kültürü´´dür. Yeme içmeden giyim kuşama, eğlence ve dinlenceden ibadete, yaşamın her alanında birbirini tehdit olarak algılayan bu iki farklı kitle arasındaki çatışmayı, eğitim yoluyla yaratmayı ve siyaset yoluyla güçlendirmeyi başardık.
Şimdi acaba sıra, kan ve gözyaşından başka bir şey üretmeyecek olan bir ´´hesaplaşmaya´´ mı geldi? Dış konjonktür tarafından da pompalanan bu kamplaşma ve bölünmeye dayalı bir hesaplaşma Türkiye´ye felaketten başka ne getirebilir?
